Günümüzde dikey ya da taşıma aracı olarak kullanılan ve insanlığın hizmetine sunulan asansörün ilk olarak Avrupa’dan bütün dünyaya yayıldığını günümüze kadar gelen elimizdeki belgelerden öğreniyoruz.
Çok eski çağlardan orta çağa kadar yani 13. yüzyılın başlarına kadar kaldırma araçlarında insan ya da hayvan gücü kullanılmaktaydı. Eski Roma İmparatorluğu saraylarında katlar arasında inip çıkan dolapların bulunduğu bilgisi, tarihi belgeler aracılığıyla günümüze kadar gelmiştir. Romalı Mimar Vitarus’un M.S.26 yılında yazmış olduğu eserde, Roma’da M.Ö. 236 yıl önce yük taşıması için kullanılan bir takım araçlardan söz etmiştir. Bu dolapların ilkel birer asansör olduğuna o zamanki bilim adamları karar vermişlerdir.
Orta çağ dönemlerinde buna benzer dolapların (asansör) manastırların duvarlarında dışarıdan faaliyet gösteren asansörlerin olduğu bilinmektedir. Bu tür asansörlerin daha çok savunma ve korunma amaçla yapıldığı, düşmanların gece baskınları yaparak içeriye girmesinin önlenmesinin sağlanmaya çalışıldığı düşünülmektedir.
17. Yüz yılın başlarında Velayer adındaki bir Fransız mimar, bu ilkel aleti biraz daha geliştirerek karşı ağırlık ile daha dengeli çalışmasını sağladı. Bu alet elle çevrilerek hareket ettiriliyordu ve bunun adına ise uçan sandalye adını vermişti.15 yıl sonra Amerikalı mimar Henry Waterman daha büyük bir dolap yaptı ve iki katlı bir binada kullandı. Bu aleti basınçlı hava ile çalıştırarak insan gücüne ihtiyaç kalmadığını gösterdi.
1867 yılında Edoux adında Fransız mühendis, uluslararası Paris sergisi münasebetiyle yeni bir kaldırma makinesi yaptı ve adını ASANSÖR (Ascenseur) koydu. Bu makine, ziyarete gelen misafirleri en yüksek noktaya kadar çıkartıp indiriyordu.1878 yılında yine Paris sergisinde Edoux asansör ile 62.5 metreye yüksekliğe çıkarmayı başardı.1880 yılında bu kez Alman fizikçı Erner Van Siemens yeni bir buluş ortaya çıkardı. Mannheim sergisinde elektrikten faydalandı.1889 yılında Paris’te açılan bir sergide ünlü fransız Mühendis Eiffel adını ölümsüzleştirdiği bir asansör kurdu ve insanlar zahmetsiz bu kuleye çıkararak Paris’i seyrettirdi.
Çok değil tam 3 yıl sonra ülkemizdeki ilk asansör, İstanbul’da tarihin saklı olduğu bir yer olan Altın Boynuz’un büyüleyici güzelliğine bakan otelde (Pera Palas), Orient Express yolcularını ağırlamak için 1892 yılında Fransız Mimar Alxander Valley tarafından inşa edilmiştir.
Beyoğlu’nda ilk elektrik kullanan bina olmakla birlikte, Türkiye’nin en eski elektrikli asansörü de Pera Palas otelinde bulunmaktadır. (1892) Otelin en güzel köşelerinden birini oluşturan asırlık asansör, adeta Pera Palas’la bütünleşmiş, yenilerine taş çıkarırcasına günümüze kadar güzelliğini ve ihtişamını koruyarak gelmiştir. 5 kişi (400) kg bir ağırlık taşıyabilen asansörün haftada bir bakımı ve yılda birkez de muayenesi yapılmaktadır. Bir Liftboy’un idare ettiği asansörde şimdiye kadar önemli bir kazanın meydana gelmemesi yüzyıllık asansörün gurur kaynağı olmuştur.
Tam 15 yıl sonra ülkemizin ve Ege bölgemizin incisi olan İZMİR’de 1907 yılında musevi vatandaşımız olan Nesim Levi tarafından Karataş semtinde bir asansör kuruldu. Özelikle yaşlı ve sakatların kullanımı gayesi ile yapılan bu asansör önceleri su buharı ile çalışıyordu bu gün ise elektrikle çalışıyor.
Bir Cevap Yazın